Amasra yada tarihte bilinen ilk adıyla Sesamos şehri, M.Ö XII. Yüzyıla kadar uzanan bir tarihe sahiptir. Bu dönemde bölgede görülen Gasgas ve Hitit egemenliğinden sonra şehir, Fenikelilerce ticari amaçlara yönelik bir koloni olarak kullanılmıştır. Kısa süren Fenike hakimiyeti sonrasında İon kolonizasyon hareketleri ile şehir Miletli ve Megaralı denizcilerce ele geçirilmiş ve kısa zamanda tüm Batı Karadeniz sahilinin önemli bir ticari çekim merkezi haline gelmiştir. Özellikle bölgenin zengin orman ürünleri (başta şimşir, meşe palamudu, kestane olmak üzere) ticaretin gelişmesinde en önemli etkendir.
Bir dönem Lidya egemenliğine giren şehir, M.Ö IV. Yüzyılda Pers yönetimine geçmiştir. Makedonyalı Büyük İskender’in Anadolu’yu Pers istilasından kurtarmasından sonra Sesamos’un yönetiminin Persli bir prenses olan Amastris’e geçtiğini görüyoruz. Bu dönemde canlı bir ticari hayat ile şehir tarihinin en parlak dönemini yaşamıştır.
Amastris’ ten sonra iki yüzyıl kadar Pontus Krallığı’na bağlı kalan şehir M.Ö 70 de Romalıların hakimiyetine girdi. Paflagonya eyaletinin merkezi olan şehir, Roma İmparatorluğunun 395’te ikiye ayrılması ile Doğu Roma sınırları içerisinde kalmıştır. Doğu Roma yönetiminde “Amastedos” adı ile anılan şehir, ticari fonksiyonlarını giderek kaybetmiş, özellikle dinsel bir merkez haline gelmiştir.
1071 Malazgirt Savaşı sonrasında, Kutalmışoğlu Süleyman Şah önderliğinde başlayan fetihler Amasra’ya kadar uzanmış, Türk komutanlarından Emir Kara Tigin tarafından kuşatılan şehir alınamamış, ancak buradaki Bizans Garnizonu vergiye bağlanmıştır. Bizans’taki taht kavgalarında zaman zaman bir üs merkezi olan şehir, Anadolu Selçukluları devrinde Selçuklu hükümdarı Rükneddin Süleyman’la dostane ilişkiler kurarak ticaretin yeniden canlanmasını sağlamıştır.
XIII. Yüzyılda Cenevizli tüccarlar şehri ele geçirmişlerdir, Ekim 1460’ta Fatih Sultan Mehmet’in fethine kadar Ceneviz yönetiminde kalan şehirde canlı bir ticari hayatın yansıması olarak pek çok sanat eseri günümüze ulaşmıştır. Amasra’nın Osmanlılarca fethi öncesinde şehre tepeden bakan Fatih, hayranlığını şöyle dile getirir: “ Lala, Çeşm-i Cihan bu mudur ola?” Fetih sonrası şehirdeki iki kilise camiye çevrilir, bir kadı atanır ve Fatih’in emriyle Eflani Kalesi halkı Amasra’ya yerleştirilir. Osmanlı yönetimindeki şehir, Bolu Sancak Beyliği’ne bağlı bir merkez olarak varlığını sürdürmüş, bu dönemde şehri ziyaret eden Batılı gezginler büyük bir hayranlıkla bahsetmişlerdir.
Cumhuriyetimizin ilanından sonra Nafia Vekaletince yarım kalan imarına devam edilen Büyük Liman Mendireği 1929 yılında bitirildi. Ancak aynı yıllar Amasra tarihinin en zor yılları oldu. 1920’lerin sonları ve 1930’lu yıllarda Amasra dünyadaki ekonomik buhrana paralel olarak kömür ocaklarının üretimi kısması, çekicilik ve gemiciliğin geçersiz hale gelmesi ile yoğun olarak dışarıya göç verdi. 1930 Belediyeler Kanunu ile 1901’de ilk belediye teşkilatı kurulan Amasra’nın nüfusu ikibinden az olduğu için belediyesi kapatıldı. 1931 yılında Amasra’yı ziyaret eden Mareşal Fevzi ÇAKMAK ilk kez Amasra’nın turizm potansiyelini vurgulayan devlet adamı oldu. Aynı yıl meydana gelen büyük fırtınada korkunç dalgalar mendireği aşarak limandaki çok sayıdaki gemiyi batırdı. Liman uzun süre kullanılamadı. İsmet İNÖNÜ 1938 yılında Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk yurt gezisinde Amasra’ya uğradı. Coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı.Mondros Mütarekesi sonrasında tüm yurtta olduğu gibi bölgede de direniş örgütleri kurulmuştur. Bartın Kuva-yi Milliye Teşkilatı oluşturulmuş, bu teşkilatın bir kolu Alemdarzade Nuri Efendi başkanlığında Amasra’da kurulmuştur. Nuri Efendi, Osmanlı hükümetine ve İstanbul’ daki büyük devlet elçiliklerine çektiği telgrafta “ Amasra’nın Anadolu’nun kopmaz bir parçası olduğunu” bildirmiştir. Bu dönemde Zonguldak’ı işgal eden Fransızların Amasra’yı da işgal edecekleri haberleri karşısında, bu çıkarmayı önlemek için Kemal Bey (Samancıoğlu) komutasında Sahil Tasarrut Müfrezesi kurulmuştur. Kemal Bey önderliğinde Amasralı ve Kurucaşile’li gençlerden oluşan bu kuvvet bölgedeki eşkiyalık hareketlerine karşı başarılı mücadeleler yaptıktan sonra topluca cepheye giderek Kurtuluş Savaşı’nda görev aldılar. Yine bu dönemde Amasra maddi ve manevi yönden kurtuluş mücadelesine katkıda bulunmuş, özellikle İstanbul’dan Ankara’ya geçişlerde, Rusya’dan gelen yardımların aktarılması ve sahillerin güvenliğinin sağlanmasında önemli rol oynamıştır.
1940’lardan itibaren Amasra’da yeni bir canlılık kendini gösterir. Özellikle yaz aylarında çoğunluğunu büyük şehirlerde yaşayan bürokrat ve Karabük Demir Çelik Fabrikasının mühendislerinin oluşturduğu ilk turist kafileleri bu canlılığın temel nedenidir. 1950’li yıllarda Amasra artık adından söz ettiren bir sayfiye yeridir. 1951 yılında Üs Komutanlığının kurulması, ardından Büyük Liman Mendireğinin 650 metreye uzatılması ile Amasra askeri ve ekonomik bir değerde kazanmıştır. Bu hızlı gelişmeye paralel olarak 1955’de yeniden Belediye Teşkilatına kavuşmuştur. Selahattin EYİCE Amasra’nın seçilmiş ilk Belediye Başkanıdır. 7 Kasım 1960’da Amasra’yı ziyaret eden devlet başkanı Cemal GÜRSEL : “ En büyük kalkınma yolu turizm yoludur.” Diyerek bu noktada Amasra’nın ülke turizmindeki yerini de vurgulamıştır. Ertesi yıl 6 Ağustos 1961’ de 500.Fetih Yıldönümü Amasra’da görkemli törenlerle kutlandı. Sonraki yıllarda bu kutlamalar geleneksel olarak devam ettirildi.
3 Eylül 1968 Salı günü Amasra tarihinde kara bir gün olarak geçer. Saat 10 civarında meydana gelen 7 şiddetinde depremle bir çok bina tamamen yada kısmen yıkılırken, 26 kişi hayatını kaybetmiştir. Deprem sırasında önce 50 metre kadar gerileyen deniz sonrasında büyük dalgalarla Amasra’ya saldırdı. 1968 yılı sonlarında Amasra’yı ziyaret eden Cumhurbaşkanımız Cevdet SUNAY, ilkokulda şimdi emekli olan öğretmenimiz Mehmet DİNÇ’in sınıfında derse katılmıştır. Bu yıllarda Zeki MÜREN, İdil BİRET, Suna KAN gibi değerli sanatçılarımız başta olmak üzere çok sayıda turist çeken Amasra altın yıllarını yaşıyordu. Yaz mevsiminde nar bahçelerinden yükselen enfes kokular ve görüntüler o yıllardan kalan hoş anılar olarak hala belleklerde yaşamaktadır.
1973 yılında Ereğli Kömür İşletmeleri(E.K.İ)’ne bağlı olarak Amasra Bölge Müdürlüğü(A.T.İ.) kuruldu. Bu tarihten sonra Amasra yönünü yavaş yavaş turizmden madenciliğe çevirdi. Bu gelişme ile Amasra dışarıdan göç almaya, sosyo – ekonomik yapısında yeni gelişmeler yaşamaya başlamıştır. 19 Haziran 1987’de T.B.M.M’nin aldığı kararla Amasra İlçe oldu. 28.08.1991 tarihinde Bartın’ın il olmasından sonra Zonguldak ‘tan ayrılıp Bartın’a bağlandı.
Halen benzersiz doğal güzellikleri, eşsiz koyları, deniz ürünleri, ağaç çekiciliği ve tarihi mekanları ile Batı Karadeniz ’in çekim merkezlerinden biri olan Amasra, turizmde yeniden görkemli günlerine dönme arzusundadır.
Kaynak : Amasra.Net